6
yorum

30 Mart 2009 Pazartesi

Büyük Patlama'dan Önce Ne Vardı?

Başlığı okuduğunuzda belki de size anlamsız bir soru gibi geldi, değil mi? Yani, sonuçta "Büyük Patlama" gibi bir olayı evrenin ve dolayısıyla herşeyin başlangıcı olarak ortaya koyuyorsak bunun öncesini konuşmak ne kadar anlamlı olabilir ki? BilimGünce'de geçen aylarda blog ortamında yaşanan bir tartışmaya yer vermiştim : "Evren Hakkında En Şaşırtıcı Şey" O yazıda konuyla ilgili kendi fikrimi şöyle belirtmiştim :

Kendi fikrimi söylemem gerekirse günümüzde evrenin başlangıcına dair bilimsel öngörülerde bulunabiliyor olmamız en şaşırtıcı şeylerin başında geliyor. İnsanlık tarihinin binlerce yılında söylenegelmiş birbirinden süslü ve abartılı mitleri kenara koyup, herkesin üzerinde anlaşabileceği, objektif bir öngörü ve bunun için oluşturulmuş metodlar bütünü insanlığın en şaşırtıcı başalarından biri olmaya aday...
Bu söylediklerim konusunda bir kez fikir değiştirme hakkı verirseler, sanırım bunu şu şekilde değiştirirdim :
"Evrenin başlangıcına dair bilimsel öngörülerde bulunabiliyor olmamız en şaşırtıcı şeylerin başında geliyor. Fakat beni en şaşırtan olay ise evrenin başlangıcı olarak nitelediğimiz olayların öncesini dahini aklıcı bir şekilde sorguluyor ve açıklamalar getirmeye çalışıyor olmamızdır..."
GökGünce'yi takip ediyorsanız, geçtiğimiz aylarda matematik dergisi Plus'ın 2009 Astronomi Yılı adına düzenlediği bir oylamada evren hakkında öğrenmek istediğiniz soruyu oylayabileceğinizi yazmıştım. Oylama sonucunda birçokları gibi benim de tıkladığım soru, "Big Bang'den önce ne oldu?" sorusu seçildi ve profesyonel bir kozmolog tarafından cevaplanacağı belirtildi. Ve evet, beklediğimiz o büyük gün bugün! Cambridge Üniversitesi'nden ünlü kozmoloji uzmanı John D. Borrow konuyla ilgili harika bir makale yayınladı :

What Happened Before the Big Bang - Plus Magazine

Makaleyi derinlemesine inceleyip konuyu burada detaylı bir şekilde açıklamayı çok istiyorum, fakat bunu yakın bir zamana erteleyelim. Küçük bir özet geçmek gerekirse :

Günümüzde evreni gözlediğimizde galaksi kümeleri gibi yapıların birbirinden hızlanarak uzaklaştığını görüyoruz(Hubble genişlemesi). Filmi geri sardığımızda ortaya çıkan resimde, bir zamanlar bütün bu yapıların ortak bir noktadan hareket ettiğini ön gören Büyük Patlama modeli evrenin çok yüksek sıcaklıkta(sonsuz), tekillik adı verilen çok çok küçük bir noktadan ortaya çıktığı öne sürülüyor. Bu patlama'nın ardından evrenin her yönde homojen, birbirine benzer durumda ve günümüzdeki galaksi yapılarını oluşturacak düzeyde küçük yoğunluk farklılıklarına sahip olmasını sağlayan Inflation(Şişme) olayının gerçekleştiğini öne süren Inflation teorisi, günümüzde eldeki en güncel ve doğruluğu en sağlam teori.

Inflation teorisine göre, Büyük Patlamanın hemen ardından(daha bir saniye dahi olmamışken) evren inanılmaz bir hızda genişlemiş ve bu genişleme ilk anda evrende bulunan kuantum dalgalanmalarını(quantum fluctuations) evrenin heryerine serpiştirmiştir. Böylece günümüzde gözlediğimiz her yönde aynı, homojen evren ortaya çıkmıştır. Inflation teorisi en güncel uydu verileriyle birebir uyuşuyor görünüyor fakat sorun olayın başlangıcında. Fiziki bilimlerde genelde bir teoride sonsuzluklarla karşılaşılmaya başlandıysa, teorinin arka planda göz ardı ettiği şeyler var demektir(genellikle). Burada da bu tip bir durum aranıyor.

Planck ölçeğinde bir büyüklükteki noktadan hızlanarak genişleyen evren. Şu anda bizim için görünen bölge(the visible universe today) yaklaşık 12 milyar ışık yılı yarıçapında (Kaynak Plus Magazine)

Teorideki sonsuzluk durumlarına önerilen senaryolarda ise, yine Inflation teorisinden yola çıkarak, evrenin ilk anlarındaki o muhteşem hızlardaki genişlemenin evrenin heryerinde aynı olmadığı iddia ediliyor. Yani bizim görünür evrenimizin dışındaki bölgelerde( ki bu 13.7 milyar ışık yılı yarı çaplı bölgedir - ışık Büyük Patlama'dan beri sadece 13.7 milyar yıl yol alabilme fırsatı bulabilmiştir) bizim evrenimizin yapısından farklı, belki farklı fizik kurallarının işlediği, farklı hızlarda genişleyen "boloncuk evrenler"(bubble universes) bulunuyor. Bu evrenlerin tümü tıpkı bir köpükteki boloncuklar gibi çoklu evreni(multiverse) oluşturuyor. Bizim evrenimiz de bu boluncuklardan yanlızca biri; diğerleri hakkında hiç bir fikrimiz yok; onları gözleyemiyoruz bile.. Bunlardan bir kısmı bizimle aynı anda doğup, madde yoğunluğu çok fazla olduğundan çoktan üzerine çökmüş dahi olabilir. Bu balon evrenler oluşumuna baktığımızda bu sürecin bir sonu olmadığı gibi bir başlangıcı da olmadığını tahmin edebiliyoruz. Fakat ilginç olan, benzetmemizde köpükteki her bir balonun bir başlangıcı ve sonu var. Bizim evrenimizi de bu baloncuklardan biri olarak düşünürsek, 13.7 milyar yıl önce evrenimiz oluştu fakat daha önceden farklı farklı boloncuklar hali hazırda vardı.

Şişen boluncuk evrenler (Kaynak Plus Magazine)

Peki bunları gözlemleyemiyor oluşumuz, bu teorilerin kanıtlanamaz spekülasyonlar olduğu anlamına mı geliyor? Burada da Borrow, Karl Popper'ın bilimsel teori konusunda "yanlışlanabilirlik" özelliğini işaret ediyor. Aynı konuda çevrimsel evren(cyclic universe) modeliyle adından sık sık bahsettiren Paul Steinhard ile bilim tarihçisi Peter Galison arasında bir konuşma geçen günlerde Seed dergisi tarafından yayınlandı. Öyle görünüyor ki, kozmolojideki mevcut gelişmeler, bilimin aradığı "gerçeğin" doğası konusunda yepyeni bir anlayışın doğmasına yol açıyor.

Paul Steinhard-Peter Galison söyleşisi :


Seedmagazine.com The Seed Salon

(Söyleşinin genişletilmiş tam metnine bu bağlantıdan erişebilirsiniz)

Kozmoloji'deki ilerlemeler bu hızla giderse en başta bahsettiğim sözümü değiştirmek için bir kaç defa daha hak isteyecekmişim gibi geliyor.

Evren modellerinden çevrimsel evren hakkında yazdığım bir başka yazı "Büyük Patlama...Fakat Patlayan Neydi?" de ilginizi çekebilir. İncelemek için tıklayınız.
8
yorum

Galileo'nun Gerçek Teleskobu

Bu kadar ara sanırım yeterli; birşeyler yazmak konusunda kendimi daha fazla durduracak değilim! Nerde kalmıştık? Hah, 2009 Dünya Astronomi Yılı diyorduk...

400 yıl önce bugünlerde, Galileo balkonundan kendi yaptığı teleskobuyla Ay'ın yüzeyini ve Jupiter'in etrafındaki küçük uyduları gözlüyordu. Peki hiç merak ettiniz mi bu efsanevi teleskoplar nasıl birşeydi? Galileo'nun kullandığı teleskopların orjinalleri İtalya Floransa'da tutuluyor fakat bunlardan biri geçtiğimiz günlerde Philedelphia'da bulunan Franklin Enstitusu'nde sergilenmek üzere Amerika'ya gönderildi. Bunun öncesinde bu teleskobun bir kaç fotoğrafına rastlamıştım; fakat video görüntüde, birisinin elinde tüm detaylarıyla görmemiştim. New York Times'da geçtiğimiz günlerde yayınlanan makalede, Galileo'nun teleskobu ile ilgili bir çok ilginç detaya ve enstituye ulaştığından teleskobu koruma paketinden çıkarırken gösteren bir videoya yer verildi.

Franklin Enstitusu baş astronomu Derrick Pitts teleskobu incelerken (Kaynak NewYork Times)

Galileo'nun yaptığı onlarca teleskoptan sadece iki tanesi günümüze kadar gelmiş, yukarıdaki de onlardan biri. Görüntüdeki teleskobun odak uzaklığı yaklaşık 90cm. Teleskobu deneyen görevli Derrick Pitts görüş alanının oldukça dar, gökyüzündeki Dolunay'ın yarısı kadar, olduğunu belirtiyor. Yani Galileo Ay'ın yüzeyindeki şekillerin haritasını yaparken teleskobunu biraz hareket ettirmek durumunda kalmış olmalı.

Konuyla ilgili detaylı makale ve teleskobun videosuna aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:


Kaynak: NewYork Times Science
1 yorum

6 Mart 2009 Cuma

NTV'nin Bilim Atağı

NOT:Bu yazı GökGünce ve BilimGünce'de ortak yayınlanmıştır

Bilimin geniş kitlelere aktarılması amacıyla bilimsel bulguların/araştırmaların popüler bir dille aktarılması olarak tanımlanabilecek "popüler bilim" anlayışına NTV'nin çalışmalarıyla yepyeni bir soluk geldi. Öncelikle NTV Yayınları adı altında yayınladıkları birbirinden değerli kitaplar ve referans kaynakların yanında uzun süredir fısıltısı dolaşan yeni bilim dergisi NTV Bilim karşımızda.

Dergi raflarında karşılaşmak için sabırsızlandığım bu dergiyi en sonunda Mart ayında yayına girdiğinde düşünmeden sepete attım. Uzun süredir alıştığımız Bilim ve Teknik dergisinden biraz farklı ve boyut olarak daha küçük görünüyor, peki içerik olarak nasıl?



Derginin şu anda yarısına geldiğimi belirtip, yorumlarımı ona göre yapacağım. Tasarım ve dizgi olarak oldukça hoş bir dergi olmuş. İçerik olarak da oldukça popüler, teknik jargondan uzak bir dergi olmuş. NTV'nin amaçladığı da tam olarak bu sanırım. Giriş yazısını okuduğumuzda bu amaç açık bir şekilde belirtilmiş zaten. İmza ise tanıdık, eski Bilim ve Teknik Editoru Raşit Gürdilek. Bilim haberlerinin yanında özel makalelerin özgün bir şekilde yazarların kaleminden çıkması dergiyi daha da değerli kılıyor. Yabancı dergilerdaki yazıların birebir çevirisinden artık vaz geçilmiş olması bilim yazarlığı konusunda gelecek için ümit veriyor. İlk sayıda hayli spekulatif bir konu kapak konusu olarak seçilmiş : Sibernetik. Gelecekte gerçekleşmesi düşünülen (aslında ilk etabının bizzat içinde yaşadığımız) makina-insan entegrasyonu ve Ray Kurzweil gibi ünlü fütüristlerin gelecek kurgusu olan Tekillik(Singularity) üzerinde durulmuş. Bu konunun yanında oldukça güzel astronomi ve evrim makaleleri de var. Tam tadında bir dergi olmuş. Her geçen sayıda çok daha iyi bir yere geleceğine inanıyorum. Bilim dergileri sektöründe böyle dinamik ve yeni bir ses ortamı çok daha canlandıracak ve bir çok yeniliği doğuracaktır.

NTV'nin Bilim atağı sadece dergi ile sınırlı değil demiştim. Geçen ay tanışma fırsatı bulduğum ve geç keşfettiğim için hala söylendiğim 3 kitap, bence güncel bilim konusunda Türkçe'ye kazandırılmış en kaliteli kitaplar olmaya adaylar:
  • Gelecek 50 Yıl
  • Kanıtı Olmayan Gerçekler
  • İyimser Gelecek
Üç kitap da yakından takip ettiğim Edge platformunun bir ürünü olan ve günümüzün önde gelen bilim adamlarının düşüncelerinin olduğu birbirinden değerli makaleler derlemesi. "Gelecek 50 Yıl"da öncü bilim adamlarının kendi alanlarında ve bilimin kendisi hakkında önümüzdeki 50 yıla yönelik detaylı ve ufuk açıcı değerlendirmeleri bulunuyor. Fizikten astronomiye, piskolojiden evrimsel biyolojiye, nörolojiden bilişsel bilimlere geniş bir dağılımla bir çok konuya değiniliyor. Günümüzün "hardcore" biliminin gelişmelerinden haberdar olmak ve geleceği biraz olsun kestirebilmek için mutlaka okumanız gereken bir kitap.

Diğer iki kitap ise Edge'de her yıl bilim adamlarına sorulan soruların ikisine verilen cevapların toplandığı bir derleme. Bu terletici sorulara bilim adamlarının verdiği cevaplar gerçekten okunmaya değer.

NTV'nin bilimin popülerleştirilmesi konusunda büyük bir çaba sarf ettiği gözler önünde. Umarım bu çalışmalar devamlı olur. Bu gibi adımların bilimin herkes tarafından kavranması adına atılan çok önemli adımlar olduğunu söylemeye bile gerek yok...


0
yorum

Galaksi Merkezinde Karadelik Çifti

Son birkaç mesajdır galaksi birleşmelerinden bahsediyoruz; konuyla ilgili hazırladığım bir başka yazıda da birleşen galaksilerin merkezlerindeki karadelikleri inceliyoruz.

Evrendeki egzotik cisimler arasından belki de ilk sırada bulunan bu süper-dev karanlık cisimlerin galaksilerin merkezinde bir tane olduğunu sanıyorduk; fakat bir grup araştırmacının kuazarlar üzerine yaptıkları gözlemler sonucunda birbiri etrafında dönen ve yakında birleşmeye hazırlanan bir karadelik çifti buldukları duyuruldu. Detaylara UzayveAstronomi'deki yazıdan erişebilirsiniz:

0
yorum

4 Mart 2009 Çarşamba

Galaksilerin Üçlü Dövüşü

Evrenin devasa boşluğunda, birbirlerinden milyonlarca ışık yılı uzaklara serpiştirilmiş bu yıldız evleri her zaman uslu durmuyor. Hubble'ın dün yayınladığı görüntüde "masum" bir spiral galaksinin, iki yaşlı eliptik galaksi ile mücadelesini görüyoruz.

Galaksiler evrenin büyük ölçekte yapıtaşlarıdır ve herbiri yüz milyara yakın yıldıza ev sahipliği yapar. Biz de yaklaşık 400 milyar yıldız içeren Samanyolu galaksisi içinde bulunuyoruz. Fakat ilginç olan her galaksi bizimki gibi dengeli ve düzenli bir hayat sürmüyor.

Galaksilerin evrimi incelendiğinde bir çoğunun hayatlarının bir bölümünde başka bir galaksi ile etkileştiği, ya da sansasyonel bir deyişle çarpıştığı gözleniyor. Yüz milyarlarca yıldızdan bahsettiğimizde ortaya çıkan kütle çekimin gücünü bir düşünün! Bu yapılar birbirlerine yakın olduklarında bu kuvvet fazlasıyla hissediliyor ve bu dev yapıları birbirine doğru çekiyor. Fakat bu birbirine doğru çekim uzun süreden sonra görüşmüş iki arkadaşın buluşması gibi değil, ondan çok daha vahşi bir ortam oluşturuyor. Etkileşen galaksilerin şekilleri bozuluyor, yapılarındaki yıldızlar/yıldız kümeleri dışarı fırlatılabiliyor, yıldız oluşum reaksiyonları tetiklenebiliyor...

Tıpkı yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi. Dünya'dan 100 milyon ışık yılı uzaklıktaki Hickson Kompakt Galaksi kümesinin bu üç üyesi etkileşim halindeler. Sol üst ve sağ alttaki iki eliptik galaksiye karşı, ortadaki yapısı bozulmuş spiral galaksi oldukça savunmasız görünüyor. Sağ alttaki eliptik galaksinin kütle çekimi etkisiyle spiral galaksideki gaz ve toz oluşumları filamentler şeklinde etrafa saçılmış (kahverengi yapılar) Bu etkileşim spiral galakside yeni yıldız doğumlarını tetikleyecek. Bu galaksi sistemindeki bir gezegende yaşayan astronomlar çok şanslılar; çünkü önümüzdeki bir kaç milyon yıl boyunca gökyüzünde muhteşem bir hareketlilik izliyor olacaklar. Ayrıca bir süre sonra eliptik olanlar da birleşecekler ve Samanyolu'ndan çok daha büyük bir süper-galaksi oluşturacaklar.

Benim favori etkileşen galaksi fotoğrafım : Arp 148 . Geçtiğimiz sene Hubble tarafından yayınlanan bu fotoğraf çarpışma kelimesini sonuna kadar hak ediyor

Galaksi çarpışmaları bizler için evrendeki en etkileyici görüntüleri oluşturuyorlar. Bu görüntülerin altında yatan mekanizmalar hala tam olarak anlaşılabilmiş değil. Fakat tahminlere göre galaksi çarpışmaları evrenin başlangıcından itibaren galaksilerin büyümesinde ve evrimleşmesine çok önemli bir role sahip.

Bizim galaksimizin dengeli ve düzenli bir hayata sahip olduğunu söyledik fakat biraz iyimser konuşmuş olabiliriz. Aslında 3 milyar yıl sonra Andromeda galaksisi ile Samanyolu'da etkileşime girecek, çarpışacak. Hatta çok yakınımızda (yaklaşık 160 000 ışık yılı) bulunan Macellan bulutları ile hali hazırda etkileşimde olduğumuzu iddia eden teoriler bile mevcut. Yani bu olaylar bizim için aslında pek yabancı bir durum değil, görünüşe göre evren için hiç değil!

Geçtiğimiz yıl Hubble'ın fırlatılışının 18. yıl dönümü anısına yayınlanan Etkileşen Galaksiler fotoğraf setini mutlaka incelemenizi tavsiye ederim.

Bunun yanında geçtiğimiz ay Hubble'ın meraklılardan bir hedef seçitirip bunu gözleyeceğini duyurmuştuk; oylamanın sonucunda etkileşen galaksi çifti Arp 274 seçildi. Hubble gözlemleri yaparak elde edeceği görüntüyü 2-5 Nisan arasında yayınlayacak. Merakla bekliyoruz...

Hubble tarafından gözlenmesi için seçilen Arp 274 etkileşen galaksi sistemi (Kaynak NASA)

Kaynak : HubbleSite
0
yorum

3 Mart 2009 Salı

Gökyüzün Ne Kadar Karanlık?

UzayveAstronomi.com yepyeni bir projeyi daha hayata geçiriyor : "Gökyüzün Ne Kadar Karanlık?"

Günümüzde gökyüzü gözlemleri yapan herkesin ortak derdidir ışık kirliliği. Özellikle şehirlerde had safhaya ulaşan yanlış aydınlatma, gösteriş için spot ışıkların kullanılması gibi nedenler artık yıldızların ışığını görmemizi engeller oldu. Eski devirlerde gökyüzüne bakıp şiirlere, hikayelere ilham alınırken, şimdi ise belli belirsiz bir kaç yıldızın süs gibi asılı durduğu ve dikkatle bakılmasa fark edilmeyecek bir görüntü var gökyüzünde.

Işık kirliği hem enerji israfı hem de gökyüzünün o muhteşem görüntüsünün kaybı anlamına geliyor. Bu konuda yurtdışında bir çok somut projeler üretiliyor ve çoğu yerde yanlış uygulamalara müdehale ediliyor. Ülkemizde ise daha sorunun saptama sürecini aşabilmiş değiliz.

İmir Kalkancı'nın hazırladığı proje ile hepimiz sorunun boyutlarını görmek ve Türkiye'nin her köşesinde ışık kirliliğinin boyutunu saptamak üzere gözlemler yaparak ışık kirliliği çalışmalarına katkı sağlayabiliriz. Yapmanız gereken tek şey sitede belirtilen yönergeleri okuyarak gece dışarı çıkıp Avcı takım yıldızını gözlemek. Özellikle bu dönemlerde gece geç saatlere kadar gökyüzünde yükselen Avcı'yı gözlemek çok kolay. Çalışmaya katılmak için herhangi bir gözlem aletine ihtiyacınız yok, sadece gözleriniz yeter. Proje ile ilgili detayları aşağıdaki bağlantıdan inceleyebilirsiniz.


Gökyüzünü gereksiz ışıklardan korumak için ilk adımlardan olan bu projenin herkese duyurulmasında bizlere yardım ederseniz çok seviniriz...
0
yorum

1 Mart 2009 Pazar

Dünyayı Değiştirebilecek bir Fikrim Var : SETI

Dünya'nın önde gelen aktivist bilim adamları, düşünürleri ve sanatçılarının oluşturduğu bir topluluk olan TED'in her yıl gerçekleştirdiği "TED Wish Prize"ın(TED Dilek Yarışması) 2009 kazananları geçtiğimiz günlerde açıklandı. Kazanan üç kişiden biri ise dünya dışı yaşam araştırmalarında öncü çalışmalar gerçekleştiren SETI(Dünya dışı yaşam araştırma enstitüsü) Enstitüsunun başkanı Jill Tarter. Dünyayı değiştirmek için ortaya koyduğu dileği ise kendi sözleriyle :

"Herkesin, evrendeki yaşam ortaklarımızın araştırılmasında tüm Dünyalılarının aktif katılım sağlamasına katkıda bulunmasını diliyorum"




Bu dileğini gerçekleştirme yolunda Tarter, mühendisler ve araştırmacıları bir araya getirerek SETI araştırmalarını daha verimli ve hızlı yapmanın yollarını araştırmayı, ayrıca dünya dışı yaşam araştırmaları konusunda meraklı ve tutkulu bir nesil yetiştirmek için bir çok insiyatif oluşturmayı hedefliyor.

SETI araştırmaları özellikle günümüzde başka yıldızlar etrafında gezegen keşifleriyle daha umut verici bir aşamaya gelebilir. Toplumun konuya dikkatinin çekilmesi ve herkesin bu çalışmalara destek vermesi insanlığın bu buz gibi evrendeki yanlız olup olmadığına devrimci bir yanıt bulabilmesini sağlayabilir.

Hali hazırda bu çalışmalara siz de kendi bilgisayarınızdan destek verebilirsiniz. SETI araştırmalarıyla elde edilen veriler tüm Dünya'da gönüllü kullanıcıların bilgisayarlarına kurdukları veri işleme programlarıyla inceleniyor. Eğer siz de bilgisayarınız boş dururken veya siz film seyrederken insanlığın bu büyük arayışına katkı sağlamak isterseniz tek yapmanız gereken BOINC yazılımını kurarak SETI@Home sayfasındaki yönergeleri izlemek.

TED Dilek Ödülleri her sene yapılan TED toplantılarında öne çıkan, güçlü fikirlere sahip kişilere veriliyor ve bu dilekleri tutan kişilerin tüm kominite içinde ve diğer bağlantılar aracılığıyla desteklenmesini amaçlıyor. Ödül ve geçtiğimiz yıllarda ödülü kazananların dilekleri konusunda bilgi edinmek için TED Wish Prize sitesini ziyaret edebilirsiniz.

İlgili Bağlantıar :
TED - Ideas Worth Spreading
TED - Jill Tarter'ın Konuşması
TED Wish Prize
SETI Institute
0
yorum

Arşivlerde Saklı Ötegezegenler

Güneş Sistemi dışı gezegenler(ötegezegen) günümüzün en popüler konuları oldu. 90'lı yılların başından itibaren yapılan ilk keşiflerin ardından geçtiğimiz yıl doğrudan görüntüleme ile alınan ilk ötegezegen görüntüleri, astronomide heyecan verici bir zamanda yaşıdğımızın bir başka kanıtını gözler önüne seriyor. Yörüngesinde hareket ederken yıldızının önünden geçip ışığını azaltması veya yıldızının hareketinde oluşturduğu ufak salınımlar sonucu keşfedilen ötegezegenleri artık doğrudan fotoğraflayabiliyoruz. Dünya dışı yaşam konularında bir çok ufuk açıcı bakış açısına sahip Carl Sagan'ın hala yaşıyor olup bu gelişmeleri görebilseydi ne kadar heyecanlanabileceğini hayal bile edemiyorum..

Bu konuda yeni bir heyecan verici gelişme daha yaşanıyor : Aslında ötegezegenlerin görüntülerinin Hubble'ın arşivindeki verilerde saklı olduğu ortaya çıkarıldı. Yeni bir yöntem aracılığıyla bu verilerde saklı ötegezegen görüntülerinden biri açığa çıkarıldı. Hem de 1998'de alınan bir görüntüden...

Hubble'ın 11 yıl önce elde ettiği verilerden HR 8799 adlı yıldızın çevresindeki ötegezegen görüntüsü ortaya çıkarıldı (Kaynak : NASA/HST)

Dünya'dan 140 ışık yılı uzaklıkta HR 8799 adlı yıldız etrafında üçlü gaz devi gezegen sistemi geçtiğimiz yıl Keck ve Gemini teleskopları kullanılarak ilk defa görüntülenmişti. Astronomlar bu yıldızdan alınan eski görüntüleri inceleyerek acaba eski görüntülerde de bu gezegenlerden herhangi birine rastlanıp rastlanamayacağını merak ediyorlardı. Yapılan inceleme sonucunda eski verilerde üç gezegenden en dıştakinin görüntüsü ortaya çıkarıldı. Yıldız 1998 yılında Hubble tarafından gözlenmişti ve o zaman etrafındaki gezegen sistemi hakkında bir bilgi yoktu. Zamanında yanlız bir yıldız olduğu sanılan HR 8799, aslında üç gezegene ev sahipliği yapıyordu.

2008'de Keck ve Gemini teleskoplarıyla elde edilen HR8799 etrafındaki üç gaz devi ötegezegenin görüntüsü

Bunu ortaya çıkarmak için araştırmacılar eski görüntülerde yıldızın parlaklığının etkisini azaltmak için yıldızı karartarak etrafındaki yapılardan gelen kızılötesine yakın dalga boylarında ışınım yapan cisimleri gözlediler. Bunun sonucunda HR 8799 etrafındaki 2008'de keşfedilen üç gaz devinden en dış yörüngeye sahip olan ötegezegen ortaya çıktı. Diğer ikisi yıldıza çok yakın olduğundan görüntüde belli olmuyor.

Bu keşif bize aslında ilk görüntülemeleri bundan yıllarca önce yaptığımızı fakat bunun farkında olmadığımızı işaret ediyor. Hubble'ın yıllardır topladığı verileri bu yeni tekniklerle inceleyerek daha bir çok ötegezegen görüntüsüne ulaşmak işten bile değil. Önümüzdeki günlerde bu görüntülerin haberlerini duyacağımıza hiç kuşkum yok.

Kaynak : UniverseToday

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki