25 Mayıs 2010 Salı

Madde-Antimadde Simetrisi ve Tanrının Baş Parmağı

Kimine göre alakasız iki konu, anlaşılması güç bir şekilde kimine göre birbiriyle iç içe geçmiş iki kavram... Birkaç gündür internette birçok haber kanalında, bloglarda Amerika'daki parçacık hızlandırıcı Fermilab'ın elde ettiği son sonuçlar konuşuluyor. Hızlandırıcıdaki DZero deney grubunun elde ettiği verilere göre evrenin başlangıcında olduğu düşünülen ve şu anki madde domine evrene yol açtığı tahmin edilen madde-anitmadde asimetrisine olası bir açıklama bulundu. Konuyla ilgili haberin detaylarını Astronomi Diyarın'da Ümit Hocam çok iyi bir şekilde sunmuş, tekrarlama gereği duymuyorum. Benim işaret etmek istediğim ise deney sonuçlarıyla ilgili Fermilab'dan teorik fizikçi Joe Lykken'in açıklaması : "Bu duyurunun Tanrının yüzünü görmekle eşdeğer olduğunu sanmıyorum fakat bu belki de Tanrı'nın başparmağı olabilir"...

New York Times'daki, başlığı oldukça spekulatif "İnsan Varoluşuna dair Yeni Bir İpucu" başlıklı yazıda yukarıdaki cümleyi okuyunca "Hayır!! Gene mi?" şeklinde isyan ettim... Lykken'in bahsettiği "Tanrının Yüzü" benim geçmiş birkaç yazılarımda da bahsettiğim evrenin Büyük Patlama adı verilen teorik başlangıcının 400 000 yıl sonrasında yayımlanan kozmik mikrodalga fon ışınımı görüntüsü. Işınımın keşfinde rol oynayan bilim adamları keşfi duyururken bu kelimeyi kullanmışlardı sonra da bunu isteyen alıp kafasına göre Tanrının parmak izinden tutun, Tanrının yüzüne kadar onlarca fantastik hikayeye konu etmişti...

Bu gibi durumlarla özellikle fizikte fazlasıyla karşılaşıyoruz. Birkaç tane daha örnek saymak gerekirse Einstein'ın zar atmayan Tanrısı, Leon Ledderman'ın parçacığa sahip Tanrısı ve Hawking'in zihnini okuduğu Tanrı'yı listeye ekleyebiliriz. Burda bence iki problem var. Birincisi çok açık ki fizikçilerin araştırma konularında bilimsel sonuçlarını duyururlarken bahsi geçen sonuçlara gereğinden fazla anlam yükleyip işin içine Tanrı'yı sokarak fizikten haberi olmayan milyarlarca insanı gaza getirmesi. İkincisi ise bilimadamlarının daha çok panteistik yaklaşımlarla Doğa'ya atfen söylediklerinin sadece Tanrı'lı kısımlarını cımbızlayıp medyada gazetecilerin büyük puntolu başlıklarla haberler yaparak "hakikate ulaştık" çığırtkanlığı yapmaları... İkisinin de birbirinden aşağı kalan tarafı yok ve ikisi de bilime ve bilimin toplumun gözündeki değerine fazlasıyla zarar veriyor.

Yapılan bu açıklamalar ve süregelen tantana fizik ile teolojinin karşılıklı tartılabilen ve neredeyse eşdeğer dahi olduğunu iddia eden yaklaşımların türemesine neden oluyor. Elbette başlangıç gibi temel konular tüm insanlığın entelektüel çabasının ortaya çıkarmaya çalıştığı kavramlar fakat birbirleriyle alakasız yöntemleri çorba haline getirip ortaya çıkanları meşru olarak pazarlamak ne bilim, ne gazetecilik; olsa olsa ancak dolandırıcılıktır....

Konuyla ilgili güzel bir bakışı açısı için NPR Blog'a göz atabilirsiniz.

0 yorum:

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki