Uzun zamandır internet üzerinde farklı farklı üniversite veya kendi alanımla ilgili enstütülerin yayınladıkları online video dersleri seyrediyorum. İstediğim zaman durdurup geri sarabildiğim, çoğu zaman alanında en iyi profesörlerin anlattıkları bu dersler eğitimim boyunca belki de hiç elde edemeyeceğim bir fırsatı istediğim anda bilgisayarımın ekranına taşıyor. Derslerin klasik anlamda önceden belirlenmiş ders saatlerinin dışına taşınabiliyor olması, “sürekli-eğitim” gibi bir “alışkanlığa” sahip olan benim gibi biri için vazgeçilmez bir araca dönüşebiliyor.
Alanım fizikten ve kendi deneyimlerimden örnek vermem gerekirse, fiziğe giriş niteliğinde en temel kavramları MIT’nin Opencourseware sitesindeki Walter Lewin’in şahane derslerinden; teorik fizik temellerinin en hayati kısmını kapsayan Klasik Mekanik, Kuantum Mekaniği, Klasik Alan Teorisi ve Görelilik derslerini Standford’da ders anlatım konusunda şu ana kadar “tek geçebileceğim” Leonard Suskind’den dinleme fırsatım oldu. Bunların yanında, ara sıra Perimeter Teorik Fizik Enstitüsü ve CERN’in yaz okulu programlarından ufak çapta mini-dersler de fazlasıyla işime yaradılar.
Tüm bu derslerin video tabanlı olması ve sadece izleyerek – pasif – bir öğrenme süreci oluşturması belki deen önemli eksiklerinden biri. Böyle bir durumda, ideal bir öğrenme süreci için öğrencinin videoların yanında düzenli olarak kaynak kitaplardan konulara göz atıp, sorular çözmesi, üzerinde durulan kavramları bir kez de kendi başına yenilemesi gerekiyor. Tabii bunun için de haftalık ödevler gibi “zorunlu” ve programlı bir altyapı olmadığı için bu çoğu zaman eksik kalıyor ve beklenenin çok çok altında bir verim alınıyor..
Online derslerdeki bu probleme belki de nispeten çare olacak bir sistem ile işleyen bir platform var, Coursera adında.. Standford, Princeton gibi dünyanın önde gelen birçok üniversitesinin parçası olduğu ve şu anda 100’ün üzerinde online dersi, haftalık video derslerin yanında düzenli olarak notlanan ödevler ve sınavlarla birlikte beraber sunuyor Coursera, üstelik ücresiz (şimdilik!).
Bu hafta ilk dersi başlayan Kuantum Mekaniği ve Kuantum Algoritmaları dersine kayıt olarak ben de ilk online ders tecrübemi yaşamış bulunuyorum. Berkeley’den Umesh Vazirani’nin verdiği ders 8 hafta sürüyor ve toplam 8 ödev ve bir final üzerinden değerlendiriliyor. İlk haftaki ders için siteye yaklaşık iki saatlik, konuya giriş şeklinde bir video eklendi; istediğiniz zaman bu videoları izleyebiliyor, isterseniz inderedebiliyorsunuz. Dersin yanında bir hafta süre içerisinde teslim edilmesi beklenen bir de ödev var ve çoğu, çoktan seçmeli ama içinde birçok hesaplama da olan soruları yapıp gönderdiğinizde, otomatik olarak kontrol edilip hemen notunuz size bildiriliyor. Bunların yanında dersi alan kişilerle derste anlamadığınız yerleri ya da ödevleri tartışabileceğiniz bir de forum entegre edilmiş sisteme ve ilk haftadan gözlediğim kadarıyla gayet de verimli çalışıyor.
Coursera’daki QM Computing dersinin logosu, Schrodinger’in Kedisi’ne atfen!
Coursera’daki dersler sadece matematik-fizik-bilgisayar alanında değil, aynı zamanda beşeri ve sosyal bilimler alanında da birçok kurs mevcut.. Bu derslerin ödev sistemi ise biraz daha farklı; ödevleri “peer-grading” dedikleri doğrudan öğrencilerin değerlendikleri kendi dinamikleriyle çalışan bir sistem tasarlamışlar.. Örneğin, kayıt olduğum ve birkaç güne açılacak olan bir başka ders “Fantasy and Science Fiction: The Human Mind, Our Modern World”ün ödevleri bu şekilde değerlendirilecek.
“Online Eğitim”, eğitimi birçok yönden dönüştürme potansiyeline sahip bir kavram.. Bu gibi uygulamalar, eğitim sürecini okuldaki öğretmen-öğrenci ilişkisine gittikçe daha da yakınlaştırıyor ama her zaman arada eksiklikler olacak gibi duruyor. Bu konuda, özellikle son zamanlarda Coursera ve MIT ve Harvard’ın duyurduğu edX gibi online eğitim platformlarının çoğalmasıyla, birçok yerde karşılaştığım eğitimin geleceğine dair “süper-iyimser” öngörülere Rationally Speaking’deki yazıda haklı olarak belirtilen nedenlerle şüpheci olarak yaklaşsam da, kendi eğitimim için fazlasıyla yararlanabileceğim bir kaynağın yaratılmış olmasından da hayli mutluyum!
Sizin herhangi bir online ders deneyiminiz oldu mu? Bu konudaki düşünceleriniz neler?
7 yorum:
Ayni konuda birkac gun once ben de benzer seyler soyledim: http://blog.tayfunsen.com/2012/07/hangi-universiteye-gittiginizin-hicbir-onemi-yok.html
Aklin yolu bir ;)
Ben soyle bir yazi yazmistim:
Bir Online Ders ve Ogrettikleri
Tayfun, Deniz, yorumlarınız için teşekkürler ! Meğer yalnız degilmişim :) ikinizin de yazılarınızı okudum, çoğu noktada katılıyorum; fakat yazının sonunda linkini verdigim blogdaki tartışmaya biraz daha yakın hissediyorum düşünce olarak. Burada kıyaslama yaparken Türkiye'deki çoğu vasat ders uygulaması baz alındığında tüm bunlar büyük bir fırsat fakat özellikle araştırma bazlı 'öğretim' düşünüldüğünde bu uygulamalar çok daha emeklime aşamasında yada belkide ortada çok daha temel problemler var online eğitimin dolduramsyacağı..( usta-çırak iliskisinden, deneme-yanılma ile öğrenmeye, motivasyon oluşturmaya kadar- ki bu dersleri takip edip tamamlayanların çoğu ciddi öz- motivasyona sahip öğrenciler, gibi gibi..)
Değişen birşeyler var kesin ama bu değişim bir seyleri yerinden etmektense daha cok dönüştürecek gibi geliyor kısacası bana.. Birebir egitimin ve evdeki bilgisayar başındaki ortamdan farklı olarak bir üniversite kampüsünün vazgeçilmez olduğunu hissediyorum hala.
Bütün hepsinin ötesinde mevcut sistemin eleştirisine bile yol açması başlı basına bir kazanım aslında.. Bu derslerdeki gibi alternatiflerin 'orda bir Yer'de olduğunu bilmek bile
Rationally Speaking yazisini senin yazini okuduktan sonra okumustum. Katiliyorum da... Kaliteli bir arastirma ortami, birebir ogrenme sureci elbette bu isin mihenk tasidir. Bunun kolay kolay degisebilecegini sanmiyorum.
Fakat is genel egitime gelince, internet bazli egitim cok daha ileride bence. Cunku benim girdigim dersleri baz alirsam, online egitimdekinden cok da farkli bir hoca-ogrenci diyalogu olmuyor (veya cok nadir - hocalarin egitici bir yol izledigi dersler oldukca az).
Elbette arastirma kismina gelince, 'online egitim' gerceginin, usta-cirak iliskisinin yerini dolduramaz. Online egitim olsa olsa bugun bizim memleketteki kuru, ici bos, kuflu lisans egitiminden siyrilmaya yarar, ama ilerisine (iyi arastirmaci yetistirmeye) tek basina cok care olamaz...
İşin "lecturing" kısmı konusunda dediklerine sonuna kadar katılıyorum, tabii etraftaki örnekleri baz alarak.. Fakat birçok iyi yerde(gerçek anlamda) "lecturing" de dahil olmak üzere derslerin baştan aşağı tüm tasarımının ideal öğretim standartlarına yönelik olduğunu görüyorum çoğu zaman.. Örneğin ödev konusu gibi basit ve hayati bir kavram dahi Türkiye'nin birçok iyi üniversitesinde basit olarak "kopya çekilip aynı ödevler verilir" mantığıyla verilmiyor.. Halbuki ödev denen şey öğrencileri beraber çalışmaya, ortak kafa yormaya itecek yönde olması gereken birşey..
Birçok üniversitenin ders sitelerini ve her ders başında itinayla hazırladıkları "syllabus"ları okuyorum çoğu zaman iç geçirerek(Boğaziçinde çoğu hoca bunu hazırlamaya bile tenezzül etmez örneğin..) Gerek içerik anlamında gerekse de öğrenciden beklediği şeyler anlamında tam anlamıyla "zorlayıcı" bir kurguda.. Tabii burda böyle birşey yapmaya kalksan ortalık ayağa kalkar, öğrenciler isyan eder ders yükünün aleyhlerine olduğu düşüncesiyle hareket ettikleri için..
Bu dönem bir ders alıyorum bölümde, Matematiksel Metodlar diye.. 6 haftalık derste toplam 5 vize + Final + (opsiyonel) 5 ödev var.. Üç yıldır okuduğum şu bölümde ilk defa bölüm arkadaşlarımla ortak birşey üzerine kafa yoruyorum, beraber çalışıyorum ve gerçek anlamda "öğrendiğimi" hissediyorum.. Herşeyin ötesinde bir öğrenci olarak tüm bu öğrenme sürecimin bir hoca tarafından ciddiye alınıp önemsendiğini ilk defa hissediyorum.. Tabii bunu yapmayı göze alabilen hoca sayısının birkaç tane olması işin asıl problematik tarafı..
İçimi döktüm bu fırsatla Deniz, affola.. Bu böyle uzar gider:)
Evet uzayip gidiyor bilmez miyim, benim blogun onemli bir kismi da bu 'uzayip gitme' ustune zaten ;)
Sorun bence, 'hadi doktorani bitirdin artik hocasin' kafasinda. Cogu hoca, sorumluluklarinin buyuklugunun farkinda degil. Bir zamanlar ogrenci olarak sikinti cektiyse bile farkinda degil. Aslinda bildigin hayatlarimizi, gelecegimizi belirliyorlar (hem ilgileriyle, hem de notlariyla!).
Ama bunun sorumlulugunu alabilecek olgunluktan yoksunlar genel olarak. Tabii olan arada harcanan bir suru istekli insana oluyor, bir daha ugramamak uzere universiteden cikiyorlar...
Yorum Gönder