Yazın gelmesiyle hangi dergiye ya da gazetelerin kitap eklerine baksam ‘Yaz İçin Okuma Önerileri’ başlıklı bir yazı ile karşılaşıyorum.. Son zamanlarda elime geçen iki kitaptan da yola çıkarak geçmişte beni samimi dili ve kurgusuyla etkilemiş birkaç bilim kitabından bahsetmek istedim bu yazıda.. Bu da benim ‘Yaz İçin Okuma Önerilerim’ olsun..
Bilim kitapları genelde bir konu üzerine detaylı bir ‘araştırma’ niteliğinde, genelde ulaşılabilir bir dille fakat çoğu zaman ‘bilgilendirici’ bir tonda karşımıza çıkıyor.. Böyle kitaplar o konuda bilgilenmek ve nispeten ‘ansiklopedik bilgi’ edinmek adına oldukça işe yarayorlar fakat bilim ve bilimsel araştırmanın ‘insani’ yönüne çoğu zaman teğet geçiyorlar.. İnsani yönünden kastım, katı objektif bir üslubun ötesinde, yazarın ya da bilimsel çalışmayı yapanın görüşlerini, yorumları ve eleştirilerini kendi bakış açısından çoğu zaman yılların getirdiği deneyimle samimi bir şekilde paylaştığı bir tarzdan bahsediyorum.. Günümüz modern bilim yazını, bilimsellik ve objektiflik adına her ne kadar bundan uzaklaşıyor olsa da Tübitak Yayınlarının en güzel kitaplarından biri olan Galileo’nun Buyruğu’ndaki ruhla, bilimin heyecanını, merak etmenin ve öğrenmenin keyfini bir ‘anlatı’ şeklinde kurgulayan değerli yazarlar ve kitapları, yazının konusu..
Bu kitaplarından ortak özelliğini Salinger’in iyi kitapları ayrmanın yönemi olarak söylediği “Beni bir kitapta en çok şu etkiler: kitabı bitirdiğinde kitabın yazarının senin en iyi arkadaşın olduğunu düşünüp onu istediğin zaman arayabileceğini bilmeyi istersin.. Fakat bu çok sık olmaz..” (Çavdar Tarlasında Çocuklar') cümlesinden esinlenmek gerekirse; bu kitapların yazarının her birini yakından tanıyıp, karşısına geçip sabahlara kadar dinlemeyi, bilgilerinden, deneyimlerinden, hikayelerinden yararlanmayı öylesine isterdim ki.. Bunu en değerli mirasları, kitapları üzerinden nispeten yapabilmek bile mutluluk verici..
Bu kitaplardan birincisi, astronomi tutkusunu en güzel şekilde dile getirdiğini düşündüğüm, amatör astronom Charles L. Celia’nın ‘Yıldızların Altında Bir Yıl’ kitabı.. ‘Bir Amatör Astronomun yıldızlarla dolu gökyüzünde dört mevsimlik yolculuğu’ alt başlığı taşıyan kitapta, yazarın yetişkinlik döneminde, çocukluk merakı astronomiye geri dönme macerası konu ediliyor. Ocak ayında tekrar gökyüzüne merak sarmasıyla hemen ardından kendisi için amatör bir gözlemevi kurma planları yapmaya başlıyor ve bütün süreci, aralarda ay ay gökyüzünü, takımyıldızları ve bir çok gökcismini harika bir dille anlatarak ilerliyor yazar. Kitabın belki de tüm diğer örneklerinden farkı, astronomiyi anlatırken “özne”yi dışarı atmaması, bütün süreci kendi hayalleri, tutkuları, hayal kırıklıkları ve sevinçleriyle anlatıyor olması. Kitap bir amatör astronomun iç ve dış dünyasını muhteşem bir şekilde gözler önüne seriyor.
İkincisi, benim için ‘bilimsel anlatı’ türünün geldiği en üst noktalardan birini temsil eden, okuduğum her sayfadan müthiş keyif aldığım matematik üzerine yazılmış bir kitap: 50 Soruda Matematik.. Eskişehir Üniversitesi’nden Şahin Koçak hocanın yazdığı ve matematiğin ‘ne olduğu’ üzerine tarihten, edebiyata, bilimden, kültür tarihine çok zengin bir arka plan ile sunduğu bir başyapıt.. Günümüzün ‘hazır bilgi’ anlayışını çağrıştıran başlığına takılmamanızı öneririm, zira Bilim ve Gelecek’in bu serisindeki diğer kitaplardan dahi nasıl ayrıldığını kitabın en başındaki çerçi ve çekirge arasında geçen diyalog ile açığa koyuyor yazar.. Kitapta matematik en baştan inşa ediliyor; yeri geliyor Yunus Emre’den bir alıntı, yeri geliyor bir Bektaşi fıkrası, kimi zaman da Matematik tarihinin devlerinin hayatından anektodlar.. Ama hepsi belli ki Şahin Hoca’nın yıllarca biriktirdiği ‘bilgeliğinin’ kelime klime yansıması.. Kitap ilk yayınlandığında Matematik Dünyası dergisinde, kitabı okuma nezaketi bile gösterilmeden söyleşi yapılmıştı kendisiyle.. Kitabı bitirdiğimde böyle gidip kendisiyle kitabına dair bir röportaj yapamk aklıma gelmişti ama o söyleşiyi görünce hevesim epey kırılmıştı.. Matematik Köyü’nde arada ders verdiğini biliyorum Şahin Hoca’nın; gidip dinlemek gerek..
Bir diğeri, daha çok yeni bir kitap: ‘Uçun Kuşlar Uçun’, Sargun Ali Tont’un.. Zamanında NTV Bilim Dergisi’ndeki birbirinden güzel yazılarla her ay bizi mutlu ederdi Sargun Hoca, ardından bir de güzel bir kitabı yayınlanmıştı NTV Yayınlarından: ‘Solucanlara Piyano Çalan Adam’ diye.. Doğa tarihi ve bilim üzerine, deneme ve anlatı üslubunda biribirinden ilginç ve keyifli yazılardan oluşuyordu bu yazılar.. Yeni kitap da aynen bu geleneği devam ettiriyor; kitabın alt başlığından da anlaşılacağı üzere: ‘Doğa Sevgisi ve Bilim Üzerine’.. Henry David Thoreau’nun “Cennet başımızın üstünde olduğu kadar ayaklarımızın altındadır da…” sözü ile açılan kitabın, bin bir çeşit konuda, yazarın bilge sesi ve bilgi birikimiyle tarih, edebiyat ve müziğin birleşerek her paragrafının bir şiir yoğunluğunda olduğunu iddia edebilirim..
Dördüncü kitap ise fizik üzerine, Fransız bir fizikçi Sebastien Balibar’ın ‘Atom ve Elma’ kitabı.. ODTU Yayıncılık taraafından geçen senelerde yayınlanan bu kitap, profesyonel bir fizikçinin gözünden ‘Çağdaş Fizik Dünyasından On İki Hikaye’yi anlatıyor.. Marie Curie’den aşağıdaki alıntıyla açılıyor kitap:
“Ben, bilimin muazzam güzellikte bir şey olduğunu düşünenlerdenim. Bilim insanı, sadece laboratuarında çalışan bir teknisyen değildir; o aynı zamanda karşısına masallar çıkan bir çocuk gibi, doğanın fenomenleriyle karşılaştığında büyülenen biridir.”
Olbers Paradoksundan, Newton’un Çekim Yasasına, Kuantum Mekaniğinden Katı-hal ve İstatistiksel Fiziğine birçok ilginç konuyu, kendi deneyimlerinden yola çıkarak bir ‘bilimsel anlatı’ şeklinde kurgulamış yazar.. Sözü geçen araştırma alanlarından bir kısmında kendisi epey yetkin olduğundan, bu konularda söyleyeceği epey şey, anlatacağı birçok ilginç hikaye bulunuyor..
Son olarak artık Tübitak’ın vasat yayıncılık anlaşı nedeniyle ancak sahaflarda bulunabilse de bu liste dışında bırakamayacağım bir kitap, Hikmet Birand’ın ‘Alıç Ağacı ile Sohbetler’ kitabı.. Anadolu’nun engin düzlüklerinden kendi başına ufku izleyen bir alıç ağacı ile doğa tarihi ve bitki biyolojisi üzerine müthiş bir diyalog bu.. Dünya’daki ilk yaşamın oluşmasından bitkilerin evrimi ve gelişmesiyle kendi hikayesini anlatıyor Alıç Ağacı soru-cevap şeklinde..Dilinin sadeliği ve etkileyiciliği sayesinde kendinizi gerçek bir ağaçla söyleşir gibi hissediyorsunuz bir vakitten sonra; otobüste giderken camdan gördüğünüz uzaktaki alıç ağaçlarına selam verir oluyorsunuz kitabı okuduktan sonra.. Sahaflarda da tükenip, tarihe gömülmeden bu kitaba kitaplığınızda bir yer açın.. [Güncelleme: Bu yazıyı yayınladıktan kısa bir süre sonra Alıç Ağacı ile Sohbetler Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından tekrar yayınlandı.]
Geçen aylarda Celal Şengör hocanın bir yazısında, sağda solda yazdığı genel bilim yazılarının pek bir şe yaramadığını, kimsenin bunlardan pek yararlanmadığını düşündüğünü yazmıştı.. Halbuki ne kadar da yanılıyor diye düşünmüştüm; bu insanların bilim ve doğa üzerine, kültür üzerine yazdıklarıyla beslenip, ayakta kalıyor, gelecek için hayaller kurabiliyoruz aslında.. Kitap gibi okyanusa fırlatılmış bir cam şişeden farkı olmayan bir şey, bunun değerini bilip kendi hayatına, bildiklerine eklemek için can atan beyinlere bir şekilde ulaşıyor aslında.. Birilerinin, bir yerlerde hala bu konular üzerine yazıyor olduğunu bilmek gerçekten güven ve mutluluk verici..
Bunların yanında,son zamanlarda elime geçen, fakat oturup birşeyler yazabilecek kadar ilerleyemediğim birkaç bilim kitabını da yazmadan geçemeyeceğim:
- Bilgi ile Sohbet / Celal M. Şengör (Türkiye İş Bankası Yay.)
- Merak – Bilim Nasıl Herşeyle İlgilenir Oldu? / Philip Ball (Kollektif Yayınlar)
- Beyin Nasıl Okur? Okumanın Bilimi ve Evrimi / Stanislas Dehaene (Alfa Bilim)
- Napolyon’un Düğmeleri – Dünya Tarihini Değiştiren 17 Molekül /Penny Le Couteur, Jay Burreson (Metis Bilim)
- Doğa Araştırmaları – Seneca (Jaguar Yay.)
- Başka Dünyalar – Bilim Kurgu ve Hayal Gücü / Margeret Atwood (Kollektif Kitap)
- Periyodik Tablo – Hayatta Kalma Öyküleri / Primo Levi (Kırmızıkedi Kitap)
- Büyük Bilimsel Deneyler / Rom Harre (Say Yay.)