İsviçre'de ulaşım çoğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi oldukça kolay fakat epey pahalı. Burada geçireceğim zamanlarda hafta sonlarını trenle gezmek için değerlendirmeyi planladığımdan, bir yıl boyunca geçerli olan ve İsviçre'deki tüm tren biletlerinde %50, Almanya ve Avusturya için de %25 indirim uygulayan 'Half-Fare Travel Card' edinip yolculukları nispeten ucuza getirmeye çalışıyorum. Cenevre'den Bern'e önce Leman Gölü üzerindeki harika manzara eşliğinde, ardından ufak İsviçre köyleri arasından dolanan bir yolla önce Lozan, sonra da Fribourg'a uğrayarak yaklaşık 2 saatte ulaşılıyor. Hedefim akşam yediye kadar şehrin tarihi bölümünü gezmek, doğa tarihi müzesini ve Einstein'ın evini ziyaret edip şehrin meydanında bir şeyler atıştırıp geri dönmek. Gezide beni en çok heyecanlandıran Einstein'ın 20'li yaşlarında patent ofisinde çalıştığı ve sonrasında 'Muhteşem Yılı' olarak anılan 1905'de üç farklı alanda başyapıt niteliğinde beş makale kaleme aldığı dönemde yaşadığı evi ziyaret etmek. Bir fizikçi için bir nevi 'kutsal ziyaret' denebilir...
Çok laf kalabalığı yapmadan bu yazıyı fotoğraflarla sürdürmeye niyetliyim. Bern şehri Aaere olarak adlandırılan geniş bir nehrin etrafında kurulu, eski şehrinin olağanüstü mimarisiyle çok etkileyici bir şehir.
Şehrin en karakteristik yerlerinden biri eski şehrin ortasındaki büyük astronomi saati Zytglogge. 1500'lü yıllardan beri içerisindeki mekanizması dahil çok büyük bir kısmı korunan saat üzerindeki göstergelerle tipik saat, gün bilgileriyle Güneş'in hangi burçta olduğu ve Ay'ın evrelerini de gösteriyor. Bu tip özellikler şehir meydanındaki bir saatte günümüz için göstermelik özellikler gibi dursa da orta çağda tüm şehir ahalisinin dünya ve evren hakkındaki tüm bilgisini buradan aldığı göz önüne alınınca ne kadar önemli bir yere sahip olduğu daha kolay anlaşılabiliyor.
Saat kulesi için her gün düzenlenen tura kaydolup bir rehber eşliğinde kuleye çıkıp içerideki mekanizmayı inceleme şansım oldu. Dar spiral bir merdivenle kulenin tepesine çıktık; içeride 150 kg ağırlığında bir sarkaç ile dengelenen epey karışık bir mekanizma bizi karşıladı. Rehber tüm mekanizmayı anlattı fakat ben Fransızcamın yettiği kadar anladım, buradan anlat deseniz size ne kadar anlatabilirim emin değilim :)
Kulenin tepesinde eski şehrin manzarası da çok güzeldi!
Gezinin can alıcı noktası, Einstein'ın evini ziyaret etmeye doğru giderken birden değişen hava ve sağnak yağmurla tüm sokaklar boşaldı, herkes bir yerlere sığındı. Gideceğim yer yakındı şansıma, ıslanmadan Einsteın'ın evine - Einsteinhaus - ulaştım.
"Bu evde 1903-1905 yıllarında Albert Einstein Relativite Teorisi üzerine çalışmasını gerçekleştirdi"
İki kattan oluşan evin ilk katı anladığım kadarıyla Einstein'ın burada kaldığı zamanlar eşiyle birlikte yaşadığı yer. Sadece küçük bir hol ve ana caddeye bakan oturma odası ziyarete açık. Duvarlarda aile fotoğrafları, ortada bir masa, duvarda güzel bir duvar saati. Bu odanın içinde üstadın gezindiğini, türlü türlü problemlere kafa yorduğunu, canı sıkıldığında kafası bunaldığında perdeyi aralayıp caddeyi izlediğini düşünmek garip hissettiriyor gerçekten. Böyle yerlerde o zamanların epey hayalini kurarım kafamda, filmlerdeki gibi birden Einsten belirip etrafta gezinmeye başlar, masasına geçip elinde kalemi bir şeyler karalamaya koyulur. İlginç bir his... Yakın zamanda Einstein'ın hayatını daha detaylı öğrenmek adına elime güzel bir biyografi almak istiyordum zaten; bu gezi de bu niyetimi perçinlemiş oldu.
Kendisinin çalıştığı patent ofisi ve şehirdeki diğer birkaç müzeyi daha gezme planım dönene kadar sürekli yağan yağmur nedeniyle iptal oldu. Ben de şehir meydanında bir kafede yöresel birkaç bira deneyip, dostlarıma ve sevdiklerime göndereceğim kartları yazıp yağmuru izledim. Akşam yedi treniyle de Cenevre'ye geri döndüm!
1 yorum:
Devamını merakla bekliyorum. İyi çalışmalar ve gezmeler... :)
Yorum Gönder