Kendisi mimar olan ve hayatı boyunca da tasarım ve objelere kafa yormuş biri Erno Rubik ve kitabında da Küp’ü merkeze alarak, bu ünlü bulmacayı tasarım aşamasından tüm dünyaya yayılmasına kadar tüm süreci kendi gözlem ve bakış açısından anlatıyor. ‘Küp’ü büyük harfle yazıyorum çünkü kitapta da bağımsız bir karakter olarak sunuyor Rubik bize kendisini ve yazarın kendisiyle ne kadar da zıtlıklar taşıdığını çok yaratıcı bir şekilde dile getiriyor. Tipik bir anı kitabından çok daha fazlası olan kitap, odağını sürekli Küp üzerinde tutmayı başarıp, onun etrafında yaratıcılık, merak, keşif, hayal gücü, eğitim, oyun, çocukluk, tasarım, kültür, karmaşık sistemler, yapay zeka ve daha birçok konuya özgün bir anlatı çerçevesinde değiniyor. Popüler kültürün içine buncasına işlemiş ve artık geçmişini, kaynağını bile sorgulamaya gerek hissetmediğimiz bir objenin arkasında yatan hikayeyi birinci elden dinlemek ve tüm hepsinin ardında hayal edebileceğimden çok daha fazlasının olduğunu öğrenmek beni çok etkiledi. Örneğin Rubik’ın Küp’ün tasarımını tamamlayıp ilk kez çözmeye çalıştığı kısmı anlattığı bölüm, tanımlanması bunca kolay bir problemin çözümünün ne kadar zor olabileceğini göstermesi açısından çok güzeldi. Kitabın çevirisi Sinan Gürtunca tarafından yapılmış; akıcı bir okumayı mümkün kılan fakat aralarda düşük cümlelerin ve birkaç kavram ve terimin garip çevirilerinin de olduğu orta seviye bir çeviri denebilir.
'Küp', okumayı en sevdiğim kitap türlerinden olan birinci elden anlatılar kategorisine çok güzel uyan, her sayfası yazarın hayatının, bizzat deneyimlediklerinin birebir yansıması olduğunu hissettiğiniz bir kitap. Bu tip kitaplar bana blog yazılarını çağrıştırdıklarından mıdır nedir, kurmacadan veya kurmaca dışı ‘bilgi yoğun’ kitaplardan çok daha samimi geliyorlar (bu kategoride olduğunu düşündüğüm benzer birkaç kitap üzerine zamanında bir şeyler daha yazmışım: 'Bilim Anlatıları Üzerine: Dört Kitap'). Bir insanın hayatına sığdırdığı deneyimleri, hiç tanımadığı birilerine böylesine açması da bir o kadar enteresan, fakat bir o kadar da insani...
Son olarak kitabın düzleminden çıkıp Rubik Kübe geri dönersek; birkaç yıldır fizikten, matematikten uzaklaşıp ‘çalışma hayatına’dönmüş biri olarak, geçmişin bu renkli problemlerini çözmeye kafa yormuyor olsam da çözümlerine dair bir şeyler okumayı, çalışmayı ve üzerine yine bir şeyler karalamayı çok özlediğimi fark ediyorum. Bu vesileyle birkaç haftadır kendime ‘emekliliğimde’ hedef koyduğum bazı konuları fırsat buldukça çalışmaya başladım. Bunlardan biri de matematikte soyut cebire dahil edilen, fakat matematiğin çok ötesinde de kendisine yer bulan ‘Grup Teorisi’. Üstelik takip ettiğim muhteşem ders (Visual Group Theory - Matthew Macauley - Youtube), grupları Rubik Küp üzerinden uygulamalarla anlatıyor. Ders, biraz temel matematik olgunluğu gerektiriyor olsa da, özellikle fizikte bir kaç derste çeşitli gruplarla karşılaşmış kişiler için konuyu gözünde canlandırmak için birebir bir fırsatç Yıllarca parçacık fiziğinde SU(2), SO(3), generator vs gibi kavramlarla sürekli karşılaştığım grupların ‘aslında ne oldukları’nı daha yeni yeni anlıyorum; meraklısına önerilir.
0 yorum:
Yorum Gönder